15 Nisan 2012 Pazar

Sizin de Çocuğunuzun alerjileri var mı?

Ali'm bizi alerjileriyle doğduktan yaklaşık 15 gün sonra, ilk olarak kol bileklerinde görmeye başladığımız kızarıklıklarla tanıştırdı. O zaman çok acemiyiz, daha anneliğe-babalığa adapte olmaya çalışırken çocuğun kolundaki tuhaf ama içimizi acıtan bu kızarıklıklara anlam verememiştik. Resmen su dökülmüşte haşlanmış gibi büyük kızarıklıklar vardı. Hemen doktorumuza danıştık. Detaylı incelemelerden sonra Ali'de seboreik dermatit / atopik egzama adı altında tamamen alerjik bünyeli çocuklarda görülen bir rahatsızlık olduğunun teşhisi konuldu.

Bahsettiğim ilk zamanlardaki resimlerini buldum da. Ne kadar kötü görünüyor değil mi:(((





Daha ilerleyen aylarda/yaşlarda detaylı allerji testlerinin yapılmasına karar verilmişti.Bu arada ben emzirme döneminde olduğum için alerji yapacak yiyecekler yememeye de özen gösteriyordum. Ara sıra çocuktaki sıkıntı fazlalaşınca bana da bir alerji iğnesi yapılıyordu ki emzirirken sütümden bebeğe geçsin ve rahatlasın diye.

Her neyse uzun lafın kısası çok sancılı ve sıkıntılı günler geçirdik aslında ve hala da çocuğumun alerjik durumu devam etmekte. 3 yaşını geçince ciltte çok detaylı allerji testleri yapıldı. En çok zeytin ağacı polenine, ev tozlarına, güneşe, çileğe, kiviye, portakala, domatese, kakaoya, içinde katkı olan tüm yiyeceklere(çubuk kraker, cicibebe bisküvisi, çikolata, ayıcık jelibon şekerler v.b.gibi) allerjisi çıktı.Vücudunun çeşitli bölgelerinde yediği yiyeceklerle, dış etkenlerle alakalı kızarıklıklar, dökülmeler artmakta veya azalmakta. Maalesef hiç bırakmadan alerji şurupları kullanıyoruz. Durum çok artarsa iğnesi var onu yaptırıyoruz. Zaman zaman da gerek doktor kontrolünde buharlı oksijen maskesi cihazı, gerekse evde manuel kullanabilen fısfıs spreylerin sıkıldığı maskeden taktığımız zamanlar oluyor. Yani fıs fısı maskeye pompalayıp ordan çocuk içine çekiyor bir süre:((

11 Nisan 2012 Çarşamba

ANNE OLMADAN ÖNCE




ANNE OLMADAN ÖNCE- 
ALINTIDIR....
Gece ne kadar geç yatacağım ya da sabah ne kadar geç kalkacağımı 
düşünmezdim.


Dişlerimi fırçalar, saçlarımı uzun uzun tarayabilirdim...



İçki içmenin ne kadar keyifli olduğunu, bir şey düşünmeden
sızabilmenin, hatta kesintisiz, düşüncesiz uyuyabilmenin kıymetini
bilmezdim.



Evimi her gün temizlerdim. Hatta süsler, püsler, küçük dekorasyon
oyunları yapardım.



Evimi dağıtacak şeylerin küçük oyuncaklar, yırtık kağıtlar olacağı
aklıma bile gelmezdi...



Saksılarımın zehirli olup olmadığını düşünmemiştim bile. Ya da banyoda
duran el sabununun bir içecek gözüyle görülebileceğini...



Anne olmadan önce...



Üzerime bu kadar işeneceğini, kusulacağını ve daha da ilginci bundan 
rahatsız olmayacağımı bilemezdim. Gaz çıkartmanın eğlenceli tarafını 
göremezdim.



Anne olmadan önce...



Ağlayan bir bebeği aşısı yapılsın ya da test için kan alınacak diye
böğüre böğüre kucağımda sıkabileceğimi bilmezdim. Ağlamaklı gözlere bakıp
ağlayabileceğimi, minik bir tebessümden büyük mutluluklar
yaşayabileceğimi düşünemezdim.



Saatlerce uyuyan bir bebeği seyretmek için uyanık kalabileceğimi...



Anne olmadan önce...



Kalbimin vücudumun dışında bir yerlerde olabileceğini...



Aç bir bebeği doyurmanın insanın ruhunu nasıl doyurabildiğini..



Bir anne ile çocuğunun arasındaki bağın göbek bağından çok daha sağlam
olduğunu...



Bu kadar küçük bir bedenin bu kadar büyük bir huzur verebileceğini...
Düşünemezdim.



Anne olmadan önce...



Bütün bir gece boyunca, hatta geceler boyunca her şeyin yolunda gidip 
gitmediğini kontrol etmek için 10 dakikada bir uyanacağıma...



Kapılardan nefes sesi dinleyeceğime...



Başkasının öksürüklerinin ciğerimi parçalayabileceğine...



Bir insan öpücüğünün kesilen parmağımın acısını dindirebileceğine...
İnanamazdım...
__________________


Ben yoğurdu böyle yapıyorum:) Ya siz?

Ayvalık'da yaşıyor olmamın birçok avantajını elimden geldiğince kullanmaya çalışıyorum. Hele ki çocuk olduktan sonra bazı şeyleri kendim yapmaya daha da özen gösteriyorum. Mesela; bizim yumurtalarımız Ali'nin dedesinin küçük çiftliğindeki tavuklardan, sütümüz yine oradan geliyor. Genel olarak "Köy tavuğu" diye geçen tamamen organik ve doğal yollarla beslenen ve doğal büyüyen tavuklarla besleniyoruz biz.

Yazın domateslerin en güzel zamanında kendim yaklaşık 20-25 kg. domatesten cam kavanozlara kışın kullanmak üzere domates konservesi yaparım. Reçellerimi kendim topladığım meyvelerden yapmaya gayret ederim toplayamazsam da köylü pazarından aldığım meyvelerle yaparım mutlaka.

Sonra, yine kendi zeytinliklerimizden topladığımız zeytinlerin bir kısmıyla zeytinimi kendim yaparım. Hem çok keyfili, hem çok lezzetli hem de çok sağlıklı oluyorlar. Bu fırsatlar benim için uzaaarrrrr, gider böyle:))

Neyse efendim sizinle ilk olarak yoğurdu nasıl mayaladığımı paylaşmak istiyorum. Birçoğunuz belki biliyorsunuzdur ancak bir de benim tarifimi okumanızı isterim. Eğer siz de farklı şekilde birşeyelr yapıyorsanız yorumlarınızı beklerim.


  • 2,5 litre sütü önce kaynatıyoruz. Ben yaklaşık 45-50 dakika kaynatıyorum.Böylece yoğurt daha kıvamlı, daha sarı ve lezzetli oluyor.
  • Sonra sütü kendi haline ılınmaya bırakıyoruz.Bu arada üzerinde biriken kaymakları ara ara başka bir kaseye sabah kahvaltıda yemek üzere topluyorum:)
  • Yaklaşık 40 dakika sonra süt mayalanacak kıvama geliyor. Bunu da serçe parmağınızı süte batırıyorsunuz ve 35'e kadar sayıyorsunuz eğer parmağınız bu sayının sonuna kadar yanmadan, içinde dayanıyorsa sürt mayalanmaya hazır demektir.
  • Mutfak tezgahıma bu iş için kullandığım küçük, polar bir battaniyem var onu seriyorum.Üzerine küçük mutfak havlumu seriyorum.
  • Bir kaseye 1,5 çorba kaşığı yoğurdu koyup, onu iyice çatalla çırpıyorum.Pürüzsüz bir hal alana kadar, sonra ılınan sütten 1 veya 1,5 tahta yemek kaşığı kadar miktar alıp , kasedeki yoğurdun üzerine koyuyorum ve bu ikisini biraz daha karıştırıyorum. Bunu yoğurdun kesilmemesi için yapıyoruz.
  • Daha sonra,çelik  tencereden kapaklı cam bir tencereye koyduğum sütümün içine bu kasedeki yoğurt mayasını kenarından döküyorum ve tahta kaşıkla bir kez yavaşça karıştırıp kapağını kapatıyorum.
  • Cam tenceremi yukarıda bahsettiğim polar battaniyenin üzerine koyup, iyice sarıp sarmalıyorum. Üzerine tekrar bir küçük havlu daha örtüp en üste de ağır bir kavanoz koyuyorum. ağırlık konmasının eşimin anneannesinden duymuştum.Resimlerde de göreceksiniz zaten.
  • Tam 4 veya 4,5 saat sonra tüm örtüleri kaldırıp, yoğurdu açıyoruz. İşte yoğurdumuz mis gibi hala sıcacık ve hazır durumda.Bu bekleme süresini GEÇİRMEYİN aksi halde yoğurt çok çabuk ekşir. Diğer önemli püf nokta ise üzerini açtığınız yoğurdun, kapağını da açarak yarım saat kadar oda sıcaklığında bekletin bu da yoğurdun uzun süre dayanması ve dolapta ekşimemesi için çok önemli bir detay.
Mayalanmaya hazır ılık sütümüz ve yanında birazdan içine girecek bir önceki yoğurttan alınmış 11/2(birbuçuk:)) yemek kaşığı yoğurdumuz.


Sarıp, sarmaladığımız üzerinde de ağırlık yapsın diye kavanoz koyduğumuz yoğurdumuz yaklaşık 4,5 saat sonra hazır olacak .

Bu da artık yenmeye hazır olan yoğurdumuz. pek yoğurt hali belli olmamış ama fotodaki zamandan anlarsınız süreci:))

Bazen de yoğurdu hiç sarıp sarmalamadan direk fırında mayalamaya bırakıyorum. O gün canım nasıl isterse o şekilde yapıyorum bu maya işlemlerini:) Fırnı önceden 5 dakika kadar 120 derecede ısıtıyorum ve hemen kapatıyorum. Çok az kapağını açık bırakıyorum.Tüm yukarıdaki mayalama işlemlerini yaptıktan sonra fırının içine bir mutfak havlusu serip, cam tenceremi üzerine koyup fırının kapağını kapatıyorum. Fırın hiç açılmayıp, hava almadığı için bu şekilde de mayalamak çok kolay oluyor aklınızda olsun.

Merhabaaa

Bu blogumda da sizinle oğlum Ali ile ilgili yaşadıklarımdani bazı tariflerimden, beğendiklerimden, beğenmediklerimden, birçok şeyden bahsedeceğim. Umarım burayı da diğer blogum PAPİŞ STYLE gibi keyifle okursunuz.